“Negatif bir zihin, asla pozitif bir hayat vermez.”
Joyce Meyer, Aklın Savaş Alanı kitabında şöyle der:
“Negatif bir akla ve pozitif bir hayata aynı anda sahip olamazsınız.”
Bu söz bize çok net bir gerçeği hatırlatır:
Hayatımızın yönünü belirleyen en güçlü pusula, zihnimizdir.
Düşünce yapımız duygularımızı, duygularımız da düşüncelerimizi besler.
Bakış açımızı, olaylara verdiğimiz tepkileri, yaşamın içindeki anlamı, umudu ve güzelliği fark etme kapasitemizi şekillendirir.
Bazen bir düşünce duyguyu doğurur; bazen bir duygu düşünceleri sarar ve yönlendirir.
Davranışlarımızda bu etkileşimden doğar.
Negatif bir zihin; çözümde değil, sorunda gezinir.
Sorunda gezinir diyorum çünkü otomatik olarak negatife odaklıdır, negatifi arar bulur. Umut yerine kaygıyı besler.
En parlak anları bile gölgede bırakır; güzellikleri fark edemez çünkü eksikleri görmeye meyillidir. Eleştirir, suçlar, bahaneler bulur, bazen hayatı kendilerine de başkalarına da zehir eder, enerjiyi tüketir.
Oysa pozitif bir hayat öyle midir? Dış koşullardan çok iç dünyamızdan etkilenir. Güzelliklere odaklanır, sahip olduklarının farkına varır…
Hayatın kontrolü her zaman elimizde olmasa da, düşüncelerimizi seçmek bizim elimizde…
Dönüşüm içeriden başlar.
Bu yüzden pozitif bir yaşamın ilk adımı, zihin hijyenidir diye düşünüyorum.
Ve en derin iyileşme, insanın önce kendini fark etmesi ve kendine bir adım atmasıyla başlar…
Belki de bugün, kendimize bir zihin detoksu zamanı tanımalıyız.
Düşüncelerimizi fark etmek, sorgulamak, gerekirse dönüştürmek,
Yeni bir pencere açmak için küçük ama etkili bir adım atabiliriz….
O halde;
El uzatalım kendimize… Çünkü en güzel dönüşüm, insanın kendini kucaklamasıyla başlar.
Zihnimize bir nefes verelim… Kendimize uzattığımız her el, yeniden başlama cesaretidir...
Belki içten bir gülümseme bir merhaba yeter...
Ne dersiniz?